darkolivee@gmail.com

6 Haziran 2014 Cuma

İçimizdeki küçük kız çocuğu...



Selam!

Nette gezinirken rastladığım bu yazı çok hoşuma gitti,
aslında mutlu olmak, mutlu etmek ne kadar da kolay
her şeyi zorlaştıran bizleriz...

Biraz uzun ama insan nasıl okuduğunu anlamıyor çok akıcı ve anlamlı

İyi okumalar...




Bülent, avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama ters ters baktı.
Elli yaşlarında gösteren adam, görmeye alıştığı hırpani kıyafetli dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli yüzü temiz ve sağlıklı görünüyordu. "Sapa sağlam adam gidip çalışacağına dileniyor, belki benden daha zengindir" diye düşündü. Zaten canı çok sıkkındı, birde sinirlenmişti.
Alaycı bir ses
tonuyla:
Ekmek parası mı istiyorsun ? diye sordu.
- Hayır çikolata parası lazım!
Bülent'in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor diye düşündü.
- Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?
- Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz, onu da bulamadıysak aç yatarız.
Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlayamamıştı.
- Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız?
- Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim.
- Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın?
- Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü, ona çikolata götürmek istiyorum.
- Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla.
- O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlaka çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever.
Adamın söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavga etmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da binmemiş sahile kadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamıştı . Oysa eskiden denizi seyrederken çok rahatlardı. Dalgalar sıkıntısını alıp götürürdü. Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek, hiçbir şey onu rahatlatmıyordu.
Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı. "Acaba söyledikleri gerçek mi, yoksa uyduruyor mu" diye düşündü.
- Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi? Bülent'in sorusu üzerine adam ceplerini boşalttı, bir nüfus cüzdanından başka bir şey çıkmadı.
- Ben dilenci değilim. İşim yok. Günlük çalışırım, ne iş bulursam yaparım. Fakat bu gün bütün gün iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir iş bulamadım.
Bülent oturduğu bankı işaret ederek yer gösterdi.
- Oturun biraz dertleşelim bari, dedi.
Adam çekingen çekingen oturdu yanına.
- Yokmu eşin dostun, borç alacak akraban?
- Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi karınlarını doyururlar.
- Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını ?
- Hem de çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim.
- Hımmmm. Aşk hemde otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu! Aşkın ömrü en fazla üç yıl diyorlar oysa. Sen otuz yıldan bahsediyorsun.
- Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı.
- Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluğun sırrı? Söylediklerine bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş gibisin.
- Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem.
- Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım. Bende altı yıllık evliyim. Sevdiğim kadınla evlendim, fakat mutlu değilim. Sürekli kavga ediyoruz. Daha iki saat önce kapıyı çarptım çıktım. Evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama mutlu değiliz. Senin hiçbir şeyin yok, ama mutlusun. Para mı acaba bizi mutsuz eden?
- Hiçbir şeyim yok mu? Hayır benim her şeyim var. Benim karım her şeyim. Sevgilim, eşim, arkadaşım, hayat yoldaşım. Hayatımı paylaştığım insandan daha değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada? Sizin ev, araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında hiçbir şey olan.
- Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden şikayet ediyor. Bir de fakir olsam kim bilir ne olur?
- Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu hiç anlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, hergün çeşit çeşit yiyecekler yediği için mutlu olmaz. Bir kadın, kocasının her şeyi olduğunu bildiğinde ancak mutlu olur.
- Sizin mutluluğunuzun sırrı bu mu ?
- Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için ne
kadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor.
- Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir?
- Küçük kızı severek.
- Küçük kız mı ? Hangi küçük kız ?
- Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir küçük kız vardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu edersen, o kadını da o kadar mutlu edersin.
- Nasıl yani ?
- Küçük kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar hep beğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya bayılırlar. Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Küçük kızlar hep prenses olmayı hayal ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. İltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi?
- Haklısın. Benim dört yaşımda bir kızım var. Adı Aylin. Her akşam boynuma sarılır "babacığım beni ne kadar seviyorsun?" diye sorar. Giysisini değiştirdiği zaman etrafımda "Baba güzel olmuş muyum?" diye sorar durur. Güzelsin demem de yetmez ona. "Harikasın prenses gibi olmuşsun" demeliyim. Dünyanın en güzel kızı demeliyim.
- İşte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yaşındaki karıma böyle davranıyorum. Ömrümüz olurda seksen, doksan yıl da yaşarsak ben ona böyle davranmaya devam edeceğim. Ona "bebeğim" diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. "Bebeğim bana bir çay yapar mısın?" dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu görmelisiniz.
- Hiç kavga etmezmisiniz siz?
- Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız. Küsüp barışmanın tadı ayrıdır. Benim karım bir keçi kadar inatçıdır. Onunla barışmak için uğraşmak ayrı bir keyif verir bana.
- Benim eşim çok ciddi kadındır. Hiç küçük kız havası yok onda.
- Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi, ilgi istemeye utanırlar. En ciddi yada en yaşlı kadının bile o küçük kız mutlaka vardır. Yeter ki sen o tatlı kızı sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil. Ve o küçük kızı asla aldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuşkuyla bakar. Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar hemde çabuk kırılırlar. Çok narindir onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumuşak dokunuşları severler.
- Bu tavsiyeni deneyeceğim. Fakat her zaman yapabilir miyim bilmiyorum. Bazen işlerim çok yoğun oluyor o zaman eve çok yorgun gidiyorum.
- Bu sadece bir bahane. O küçük kızı mutlu etmek dünyanın en kolay işi. Çoğu zaman birkaç tatlı söz yeterli olur. Sen o küçük kızı mutlu ettiğinde karşılığını fazlasıyla alırsın. Artık o seni rahat ettirmek için elinden gelen gayreti gösterir. Karısı mutlu olmayan erkek mutlu olamaz. Mutlu olmak isteyen erkek önce hayat arkadaşını mutlu etmelidir. Düşünsene somurtkan, mutsuz, sürekli söylenen biriyle yolculuğa çıksan ne kadar mutlu olabilirsin.
- Haklısın da ben de bütün gün ailem için çalışıp yoruluyorum.
- Yine para, yine dış sebepler. Evet para önemli ve gerekli ama kadınlar para için erkekleri sevmezler. Para geçici mutluluklar verir. Kadınlar hediye almayı severler. Paran varsa hediye al tabi. Ama hediyeyle mutlu olmasını bekleme. Hediyenin yanına sevgini katmazsan hediyenin bir anlamı yoktur. Benim hiçbir zaman çok param olmadı. Günlük kazandım günlük yedik. Bazen aç kaldığımız günler oldu. Hiçbir zaman karımın kulaklarına altın küpe takamadım ama her zaman aşk sözleri fısıldadım. Hiçbir zaman boynuna pırlanta gerdanlık alamadım ama hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir zaman ona ipek elbiseler giydiremedim ama kendi bedenimle ipek elbise gibi yumuşacık sardım bedenini ve mutlu ettim onu.
Adam ayağa kalktı.
- Bana müsaade, artık gitmeliyim, karım merak eder. Sende git evine küçük kızın gönlünü al, belki o küçük kız şimdi evde ağlayıp duruyordur.
- Bülent de ayağa kalktı. Kuvvetlice elini sıktı.
- Sizi tanıdığıma çok memnun oldum. Elini bıraktı koluna girdi. Yolun karşısındaki pastaneyi gösterdi.
- Hadi gel eşin için şuradan çikolatalı pasta alalım, dedi.
Pastayı aldılar. Adam hayatında ilk defa karısına yaş pasta götürmenin mutluluğuyla, bin bir teşekkür ederek evinin yolunu tuttu. Bülent de pastanenin yanındaki manavdan karısının en sevdiği meyvelerden aldı.
Evine geldiğinde karısı şişmiş gözlerle mutfak masasında oturmuş su içiyordu. Bülent hiç konuşmadan meyveleri büyükçe bir tabağa döküp yıkadı., sonra eşinin önüne koydu.
- Bunlar dünyanın en şanslı meyveleri, dedi.
İnci hiç konuşmadı.
- Sorsana "niye" diye.
İnci kızgın kızgın:
- Niye? diye sordu.
- Çünkü dünyanın en güzel ve en tatlı kadının midesine gidecek, dedi gayet ciddi bir ses tonuyla. İnci şaşırmıştı. Bir anda yüzünün ifadesi yumuşamıştı.
- Bunlar senin sevdiğin meyveler, senin için aldım.
- Hayret bir şey! Her zaman kendi sevdiğin meyveleri alırdın. Benim hangi meyveleri sevdiğimi iyi hatırlamışsın. Aslında bu beklediğim istediğim bir şeydi. "bak senin sevdiğin meyveleri aldım" Ama şimdi kıymeti yok. Çünkü sana çok kırgınım, meyve alarak gönlümü alamazsın.
- Özür dilerim seni kırdığım için.
Sonra Bülent yere diz çöktü.
- Cezam neyse razıyım. Ama bir tek şey istiyorum senden. Seni delice seven bu adamı senden mahrum etme.
- Bülent yere çömelmiş, boynu bükük bir vaziyette çok komik görünüyordu.
İnci kıkır kıkır gülmeye başladı.
- Affetmek o kadar kolay değil. Bakalım hangi cezalara katlanabileceksin, dedi.
Bülent işte o zaman ona muzip muzip bakan eşinin içinde sakladığı küçük kızı gördü.
Bundan sonra her şey daha farklı olacak diye düşündü...


Veee gözlerde 2 damla gözyaşı dökülür :)

İçinizdeki küçük kız çocuğuna, her daim iyi davranılması dileğiyle...

Sevgiler
Darkolive

5 Haziran 2014 Perşembe

Oğlumun 5. yaşı...


Herkese Merhaba

Oğlumun doğum günü partisinden birkaç kare paylaşmak istiyorum.
Bu sene okulda arkadaşları ile birlikte kutladık, öğretmenleri saolsun çok ilgilendiler,  yani biz öğretmeni ile Ege'den daha heyecanlıydık  :)

Pastasını Silifke'de tek profesyonel olarak   butik pasta yapan  Neşe hanıma yaptırdım.
Ege 1 hafta öncesinden resim defterine pastasını çizmişti, örümcek adam şehrin üzerinde oturuyor, kötü örümcek adam da arkasından ona yaklaşıyor :) hayaline oldukça yakın  bir pasta oldu :)
İçi de parça çikolatalı çok çok lezzetliydi...



Oğluma süprizim sadece hayalindeki pasta değildi elbette, pelerinli süpermen kostümünü görünce sevinçten nefesi kesildi :)


Puantiyeli tabakları daha önce migrosta görüp kafama yazmıştım, 
hafta sonu gidip aldım, 8li  paketlerde  satılıyor mavi ve pembesi var
6.5tl idi sanırım 8 tanesi...
İyiki almışım, görseli çok hoş oldu :) 
özellikle kızlar bayıldı :)


 Öğretmeni biz gelmeden mutlu yıllar yazısını hazırlayıp asmış, 
çok özendiği belli, o kadar mutlu etti ki bizi 
çok teşekkürler


Hiç çaba sarfetmeden oğlumuzun kostümüne uyumlu giyinmişiz bizde :)
Anne baba oluşumuzun 5. yılını kutladık :)


Oğlummm canım, geleceğin parlak sağlıkla huzurla yaşayacağın bir ömür diliyorum sana...


Süpermenin kafasını afiyetle yedi :) geri kalanını da arkadaşlarına dağıttı :)
Arkadaşları bize tatlı bir gösteri hazırlamışlar, karşımıza dizilip dans ettiler :)
Öğretmenlerine de özellikle Ege'nin annesi izlesin demişler, 
yavaştan kaynanalığa adım mı atıyorum ne :)


Bu sefer şeker hamurlu kurabiye olayına girmedim, pasta yeterince tatlı zaten, kurabiyelere de şekil yeter diye düşündüm... Anneciğimin de ellerine sağlık...
Şeker hamurlu kurabiyeyi geçen sene  burada yapıp anlatmıştım...

Bir de peynirli poğaça yaptık...


O büyüyor, biz olgunlaşıyoruz :)
Yaşlanıyoruz demedim bak farkındaysanız :)


Hediyelerini büyük bir heyecanla açıyor :)
hediye verenlerin çok olsun bebeğim :)



Eee süpermen bu, uçamayan süpermen mi olur :)
tam eve gitmeden eşim yukarı fırlattı ki, Ege 23 kilo eşime kocaman bir maşallah istiyorum :) 
bende bu kareyi yakaladım :)
 

Süpermen annesi kırmızı giyer bi kere
ya ne sanmıştınız :)


Ege'nin pozlarını özlemişsinizdir :)


Ne kadar süpermen de olsa
o annesinin minicik kuzusu halaa :)



Ne kadar harcadığınız ya da ne kadar uğraştığınız değildir önemli olan,
gerçek şu ki,çocuk gibi düşünüp, ne kadar gülümsetebildiğinizdir...

Sevgiler
Darkolive

4 Haziran 2014 Çarşamba

Sosyallik Enerjimiz Artık Hürriyetimizde!

Aramızda sosyal medya bağımlısı olmayan kaldı mı? İçinizde aykırı bir Kara Murat ruhu dolaşmıyorsa, kabul edelim hepimiz birer sosyal medya kurdu olduk. Sosyal medyayı olabildiğince yakından takip etmeye çalışsam da, bu kadar hızlı akışın enerjisine yetişemiyorum doğrusu. Keşke ilgi duyduğum mecraları, tek bir platformda bulabilsem ve okumak için haberleri ayıklama zahmetine girişmeden hızlı bir şekilde takip edebilsem. Bazen sosyal medya sitelerinde harcadığım vakitle, çok bölündüğümü hissetmiyor değilim. Eğer siz de benimle aynı muzdaripliği yaşıyorsanız, sizlere güzel bir haberim var.
Sosyal medya canavarlarının enerjisine yeni bir soluk, Hurriyet.com.tr’den geliyor. Yerinde sayan medyaların aksine, dünyada bir ilki gerçekleştirerek sosyal tabanlı bir haber sitesi olma kapısını aralayan Hurriyet.com.tr, okuyucularına özel büyük bir yenilik ile Hürriyet Sosyal‘i oluşturdu. Hürriyet Sosyal sayesinde hem ilgi alanlarımıza daha kolay bir şekilde yoğunlaşabileceğiz, hem de haberler arasında kaybolmadan olan biteni rahatlıkla takip edebileceğiz.
Peki buna nasıl katılacağız diyorsanız, Hurriyet.com.tr sayfasından üye olarak kendinize bir profil yaratmakla işe başlayabilirsiniz. Profil sayfanıza dilerseniz; isminiz, doğum tarihiniz, fotoğrafınız ve yaşadığınız yer gibi özel bilgileri de ekleyebilirsiniz, bu tamamen size kalmış.
İşin en eğlenceli tarafı ise, ilgi alanlarınıza göre kategorileri profilinize eklemek. Okumaktan keyif duyabileceğiniz alanları Hürriyet Sosyal, öyle güzel ve ayrıntılı bir şekilde kategorilendirmiş ki seçtikleriniz ile birlikte tamamen kendinize özel şekillendireceğiniz bir platform yaratıyorsunuz. Örneğin, ben kendi adıma sporun her alanıyla ilgilenmiyorum. Futboldan hoşlanmam, buna karşın tenise daha meraklıyım. Ve bilirsiniz, spor haberleri de ağırlıklı olarak futbol üzerinedir. O yüzden spor haberlerini çoğu zaman okumam bile. Ama şimdi Hürriyet sayesinde bu problem benim için sorun olmaktan kalkıyor. Çünkü ayrıntılı kategorileri ile ilgi alanlarımı tek tek detaylıca seçebiliyorum. Bundan sonra seçtiğim tenis kategorisindeki haberleri Hürriyet benim için derlemiş olacağı için, artık kolaylıkla takip edebileceğim.
Fotoğrafa ilgili olabilirsiniz veya Avrupa‘yı merak ediyorsunuzdur. Sadece kendi burcunuzda olan bitenler sizin umrunuzdadır ya da Sağlık alanında yeni gelişmeleri bilmek istiyorsunuzdur. Bir sinefilsiniz ve Sinema haberleri sizin için bir hayli önemlidir. Kısacası özel olarak ilgilendiğiniz, işinizle ilgili takip etsem iyi olur dedikleriniz ya da merakınızı cezbeden her ne varsa tek tek profilinize ekleyerek kendi dünyanızın gündemini daha keyifli bir şekilde takip edebilirsiniz.
Örneğin ben bir güzellik blogu yazıyorum; bu yüzden en başta Güzellik & Bakım kategorisi ile yakından ilgiliyim. Ardından sosyal medya gelişmelerini hızlıca takip etmek adına Sosyal Medya kategorisi ilgimi çekmekte. Bilsem iyi olur diye de hem kendimin hem sevgilimin burçlarını da ekledim. (Kızsal meraklar işte) Ayrıca özel olarak ilgi duyduğum Tenis kategorisini de seçmeyi ihmal etmedim. Dilediğim zaman daha farklı kategorileri ekleyerek ve eklemiş olduklarımı çıkartıp değişiklik yaparak kendi profilimi istediğim gibi şekillendirebilirim. En yararlı tarafı ise, Hürriyet‘in ana sayfasında ilgi duyduğum konuların gösterilmeyen kaliteli içeriklerini Hürriyet Sosyal benim için yakalamış olacak. Bunun yanı sıra, Hürriyet’in değerli yazarlarıyla ve diğer okuyucularla interaktif paylaşımlar da yapabileceğim. Yazarların sadece köşe yazıları değil, kişisel sayfalarını da görebileceğim. Hatta yazarların paylaşımlarına yorumlar bırakarak onlarla iletişime geçebileceğim. Demek oluyor ki, Hürriyet yazarları artık benim daha yakınımda. Bu da kendimi bir okuyucu olarak değerli hissetmemi sağlıyor doğrusu.
Profil sayfamızdaki “Öne Çıkart” butonu ile önemli gördüğümüz haberleri seçerek Hurriyet.com.tr ana sayfasına taşıyabileceğiz. Yani kendi gazetemizi kendimiz şekillendirmiş olacağız. Yazarıyla daha iştiraklı olabiliriz veya bizim gibi okuyucularla hashtag ‘ler sayesinde ilgi duyduğumuz alanlarda fikir alışverişi yapabiliriz. Sosyal ağlarda alıştığımız ve kullandığımız özellikleri buraya da taşımış olacağız. Kullanıcı dostu ara yüzü ve etkileşimli sistemiyle hem keyif hem bilgi alabileceğimiz yeni bir hazineye sahip olacağız.
Eğer gazete okumak size sıkıcı geliyor ama gündemi de takip etmekten geri kalmayayım diyorsanız, Hürriyet Sosyal ile kendi gazetenizi kendiniz şekillendirebilirsiniz. Dünyada eşi benzeri görülmeyen bu uygulamanın sayesinde sıkıcı haber yazıları yerine interaktif paylaşıma dayalı sistemiyle, renklerimize hitap eden seçtiğimiz haber akışlarını daha yakından takip edebilir ve tek bir tıkla paylaşabiliriz.


İçerik: Miskinkek.blogspot.com
Bir boomads advertorial içeriğidir.

3 Haziran 2014 Salı

Yeni diktiğim kloş eteğim ve pembe ayakkabılar


Herkese Selamm

Doğum günümde yeni diktiğim eteğimi giymek istedim :)
Gündüz çok gezeceğimiz için, doğum günü hediyelerimden biri olan rahat mı rahat, pembe vans sneakerslarım bana eşlik etti :)


Eteğimin kumaşını 2 sene önce Kayser'iye gittiğimde bulup almıştım, girdiğimiz kumaşçıdan annem çok alışveriş yaptığından, bu küçük parçayı da al bu da benim hediyem olsun diye atmıştı sepete :)
İç göstermeyen kendinden kabarık bu kumaşı görür görmez bana yar olacağını anlamıştım :)


Bu tarz eteklerin belinin lastikli olmasını seviyorum...


Gerçekten çok rahat, tekrar teşekkür ederim hediyem için :)
(o kendini biliyor :) )




Dikişte çok profesyonelleşmiş arkadaşlarım var, o yüzden onların bloğundan daha çok bilgi alabilirsiniz, ben başka bir eteği kumaşın üzerine yatırarak biçtim...

Laçin'nin bloğundan dikişle ilgili birçok bilgiye ulaşabilirsiniz...



Sinemaya gittik, playland da Ege'yi eğlendirdik alışveriş yaptık, derken akşam oldu, hemen eteğimin üzerine yanıma aldığım başka bir bluzu giydim, kolyemi değiştirdim, topuklu ayakkabılarla aynı eteğim akşam yemeğine uygun oldu :)
Marina da 20. cadde de yedik yemeğimizi onun içinde ayrı bir post gelecek, gerçekten çok lezzetli menüleri var...


Mutlu olun
Hep mutlu <3

Sevgiler
Darkolive

2 Haziran 2014 Pazartesi

Turuncu Elbise

Herkese Mutlu haftalar

İnstagramdan takip ettiyseniz, hareketli bir haftasonu geçirdim :)
Pazar günü doğum günümdü, 31.yaşıma bastım, cumartesi arkadaşlarımla çok keyifli bir kahvaltıdan sonra, kahve içmeye başka mekana geçtik, süpriz pastamı da bir gün önce kestim :)

Fotoğraflar cumartesi gününden, doğum günü elbiseleri bir gün önce de giyilmeye başlanabilir bence :)


Turuncu scuba kumaşlı elbisemle, bebek mavisi koltuk, sizce de çok uyumlu olmamış  mı? :)


ayakkabılar melissa
gözlüğüm oasap.com burada


İnstagramda paylaştığım kare buydu
takip için @darkolivee 



Renkli capcanlı bir haziran olsun

Sevgiler
Darkolive